Skip to content Skip to sidebar Skip to footer

İstanbul`un Adaları

İstanbul’un Eşsiz Adaları: Tarih, Doğa ve Huzurun Buluşma Noktaları

İstanbul, sadece tarihi ve kültürel zenginlikleriyle değil, aynı zamanda eşsiz adalarıyla da ünlüdür. İstanbul’un adaları, Marmara Denizi’nin güzelliklerini sunar ve şehrin karmaşasından uzaklaşmak isteyenler için mükemmel bir kaçış noktasıdır. İşte İstanbul’un her bir adası hakkında detaylı bilgiler.

Büyükada

Büyükada, İstanbul’un en büyük ve en popüler adasıdır. Yaz aylarında yoğun bir ziyaretçi akınına uğrayan ada, geniş plajları, tarihi köşkleri ve yemyeşil ormanları ile ünlüdür. Adanın en önemli simgelerinden biri, 6. yüzyılda inşa edilen Aya Yorgi Kilisesi ve Manastırı’dır. Ziyaretçiler, ada merkezinden tepeye doğru yürüyüş yaparak ya da bisikletle giderek bu tarihi yapıyı ziyaret edebilirler.

Etimoloji

Büyükada Kızılada adı altında 17. yüzyılın ortalarına tarihlenen Evliya Çelebi’nin Seyahatnâme adlı eserinde kaydedilmiştir. Adanın 540 yılına tarihlenen İskenderiyeli Hesyxios’a (Ἡσύχιος ὁ Ἀλεξανδρεύς) ait Leksikon eserinde Pityoússa/Pityoúdes adı altında bahsi geçmektedir. 9. yüzyılda Theofanis’in Vakainameler (Chronikon) eserinde Prinkipos adıyla kaydedilmiştir.

Tarihçe

Büyükada’nın meydanında yer alan Atatürk büstü ve Türk bayrakları

1930 yılında Karacabey mevkiindeki Rum Ortodoks mezarlığı yakınında bulunan ve Büyük İskender’in babası Makedonya kralı II. Filip’e ait altın sikkelerin bulunduğu Büyükada Definesi, adanın tarihine ilişkin en eski bulgudur. Hepsi 207 altın sikkeden ibaret olan define şu anda İstanbul Arkeoloji Müzesi’ndedir. Diğer Prens Adaları gibi Büyükada da Bizans döneminde sürgün yeri olarak kullanılmıştır. Adalar, Fatih Sultan Mehmet tarafından İstanbul’un Fethi’nden bir ay önce alınmıştır.

  1. Dünya Savaşı ve Cumhuriyet sonrasında Rum halkını kaybeden Büyükada’daki canlılık 1930’lara kadar büyük ölçüde kaybolmuştur. Ancak, 1940’lı yıllara doğru, Cumhuriyet dönemi devlet ileri gelenlerinin ve yüksek bürokrasinin, varlıklı kesimlerin rağbet ettiği bir sayfiye yeri olma özelliğini yeniden kazanmıştır. Büyükada, bu dönemde yeni köşklerle, özenli ve zevkli yapılarla süslenmiş, İstanbul halkının günlük gezinti yerlerinin de başında yer almıştır. Adanın kuzey-güney doğrultusuna dik olarak çıkan Dil Burnu’nun iki yanındaki Yörük Ali Plajı ve Nizam Plajı, Lunapark, Aşıklar, Viranbağ kır gazinoları, korulukları, biri iskeleden başlayıp adanın tüm çevresini dolaşan büyük tur, diğeri Araba Meydanı’ndan başlayıp Dil’den, Aşıklar Kır Gazinosu’ndan Lunapark’a oradan da Maden’e geçerek binildiği noktaya dönülen küçük tur olmak üzere araba turları, Lunapark meydanındaki süslü eşeklerle yapılan geziler Büyükada gezilerinin başlıca eğlenceleri haline gelmiştir.

Coğrafya

Yüzölçümü 5,4 km²’dir. Kış nüfusu 2000 yılı verilerine göre 7.320 kişidir. Evlerin çoğunun yazlık mahiyetinde olması sebebiyle yaz nüfusu kış nüfusundan çok daha fazladır. Maltepe sahiline uzaklığı 2.300 metredir. Büyükada’da biri güney, diğeri kuzeyde olmak üzere iki tepe bulunur. Güneydeki tepe, 203 metre yükseklikteki Yücetepe’dir. Kuzeydeki tepe ise 164 metre yükseklikteki Manastır Tepesi’dir.

Turizm

Tarihi ve doğal güzellikleriyle yerli ve yabancı turistlerin uğrak noktalarından biridir. Adada ulaşım bisiklet ve elektrikli araçlar ile sağlanır. Bir dönem iç ulaşım atların kullanıldığı faytonlarla sağlanmaktaydı.

Heybeliada

Heybeliada, İstanbul’un ikinci büyük adasıdır ve tarihi okulları ve manastırları ile bilinir. Adanın en önemli yapılarından biri, 19. yüzyılda inşa edilen Heybeliada Ruhban Okulu’dur. Ayrıca, adanın sakin atmosferi, yürüyüş ve bisiklet turları için idealdir. Heybeliada, özellikle deniz kenarındaki restoranları ve kafeleriyle de ünlüdür, bu nedenle burada lezzetli deniz ürünlerini tadabilirsiniz.

Heybeliada veya Halki (Yunanca: Χάλκη, romanize: Chalki), İstanbul’un güneyindeki Prens Adaları’nı kapsayan Adalar ilçesinin 5 mahallesinden biri ve en büyük ikinci adasıdır. Heybeliada üzerindeki tek muhtarlık olan Heybeliada Mahallesi’nin sınırları, adanın sınırlarıyla eş durumdadır. Adada; Heybeliada Deniz Lisesi, Bet Yaakov Sinagogu, Aya Triada Manastırı ve Heybeliada Sanatoryumu gibi kültürel yapılar bulunmaktadır. Coğrafi olarak 140 metreye yaklaşan dört tepeden oluşmaktadır. Ada, yaz-kış nüfusunun en kalabalık, gidiş-gelişin en yoğun olduğu ikinci adadır.

Gezi yerleri

İskeleye yakın konumda Deniz Lisesi ve ona bağlı binalar durmaktadır. Bu binaların arasından geçilerek Çam Limanı tarafında, şu an faaliyeti olmayan sanatoryuma ulaşım sağlanabilmektedir.

Deniz Kuvvetleri’nin elinde bulunan arazide tarihi iki eser bulunmaktadır:

Birincisi; Heybeliada’nın fethinden önce yapılmış son Bizans Kilisesi, Kamariotissa’dır. Kilisenin son İmparatoriçe Maria Komnini tarafından yaptırıldığı düşünülmektedir. İstanbul’un Fatih ilçesinde bulunan Aya Maria Kilisesi dışında, dört yapraklı yonca modeline göre yapılmış tek kilisedir. Aynı zamanda Aya Yorgi (Ayios Yeorgios) Manastırı, Çam Limanı’nın batı ucunda Tarik-i Dünya Manastırı da vardır.

İkinci kalıntı, İngiltere Kraliçesi I. Elizabeth’in elçisi Edward Barton’ın mezar taşıdır. Üzerinde imlâ yanlışları bulunan Latince bir kitabe ve Barton’ın aile arması bulunmaktadır.

Büyük Rum Kilisesi Aya Nikola (Ayios Nikolaos) buradadır. Bölgeye adını veren değirmen kalıntıları hala ayaktadır.

Fazla tarihî yapının bulunmadığı diğer tepede, geçmişi Bizans İmparatorluğuna kadar uzanan Ayia Manastırı (Trias Manastırı) ve Rum Ortodoks Ruhban Okulu vardır. Heybeliada, fetihten sonra; zaman içinde, Rum nüfusun başlıca dini eğitim merkezi olmuştur. (Dünyevi eğitim İstanbul Rum Ortodoks Patrikhanesinde verilmeye devam etti). Din adamı adayları Yunanistan’dan ve Rumların bulunduğu yerlerden buraya eğitim görmeye gelmekteydi. 1970’lerde Türk hükûmetiyle Rum Ortodoks Patrikhanesi arasındaki bazı anlaşmazlıklardan ötürü buradaki eğitim faaliyetlerine son verilmiştir.

Ortodoks Rum dini kurumlarının yanında 1940’larda yapılmış Beth Yaakov Sinagogu bulunur.

Kuzey kıyısında da Hidiv ailesinden Sait Halim’in kardeşi Abbas Halim Paşa’nın konağı hâlâ mevcuttur.

Heybeliada aynı zamanda İsmet İnönü’nün evini barındırmaktadır. İnönü ailesi 1924 yılında Heybeliada’ya taşınmış olup İnönü’nün ölümüne kadar burada kalmışlardır. İsmet İnönü’nün evi bugün müze olarak kullanılmaktadır.

Burgazada

Burgazada, daha sakin ve huzurlu bir ada deneyimi sunar. Ada, özellikle ünlü Türk yazar Sait Faik Abasıyanık’ın evi ile tanınır. Yazarın müze haline getirilen evi, edebiyatseverlerin uğrak noktasıdır. Ada, küçük plajları, balık restoranları ve çam ormanları ile ziyaretçilere huzur dolu bir ortam sunar. Ayrıca, adanın tepesindeki Kalpazankaya’dan muhteşem manzaralar izlenebilir.

Burgaz Adası, Burgazada ya da Antigoni (Yunanca: Αντιγόνη Antigóni), İstanbul’daki Prens Adaları’nın büyüklük olarak üçüncüsü, aynı zamanda Adalar ilçesinin bir mahallesi. Yuvarlak biçimdedir ve genişliği yaklaşık 2 kilometredir. Ada üzerindeki tek tepe Bayrak Tepe’dir. Ada (bir kısmı 2003’te yanmış olan) bir kızılçam ormanıyla kaplıdır. Adanın 5 metre yakınında, adaya deniz altından kayalarla bağlı olan Kumbaros adı verilen bir adacık da yer almaktadır.

Büyük İskender’in generali, Demetrios’un babası olan Antigone buraya büyük bir kale yaptırmıştır. Ada önce onun adıyla anılmış, sonra Yunanca kale/burç anlamına gelen Burgaz (Pyrgos) adını almıştır. Ortodoks kilisesinin en saygın patriklerinden Methodios’un ikonakırıcılar tarafından adadaki bir mahzende yedi yıl hapsedildiği söylenmektedir. Bugün bu mahzenin üzerinde Ayios İoannis Kilisesi bulunmaktadır. Evliya Çelebi’nin 17. yüzyılda yazdığına göre, ada halkı az sayıda Rum, Yahudi ve Ermenilerden oluşmaktadır. En az 1 kilometre genişliğindeki boğaz Heybeliada’yı Burgaz (Antigoni) Adası’ndan ayırır. Antikçağ yazarları bu adaya Erebinthus, Bizanslı yazarlar ise Therebintos ya da Panormos adını vermişlerdir.

Çağdaş Türk edebiyatının önemli yazarlarından hikâyeci Sait Faik Abasıyanık, hayatının bir bölümünü burada geçirmiştir. Burgaz Adası ve diğer İstanbul Adaları, hikâyelerinde önemli yer tutmuştur. Abasıyanık’ın Burgaz’daki evi, Sait Faik Müzesi adıyla müze haline getirilmiştir.

Burgaz Adası; ağaçlarla kaplı olan Heybeliada ve Kaşık Adası’na baktığı için manzara açısından avantajlıdır. Ada; çam ormanları, sahilleri ve zarif ahşap köşkleriyle de İstanbul’un sevilen bir köşesidir. Güzel ahşap köşklerin en çok saklandığı yerler sahil ve tepenin Kaşıkadası ile Heybeliada’ya bakan eteğindeki sokaklardır. Adanın eski plajına, iskelede vapurdan inildikten sonra sola dönülüp sahil takip edilerek ulaşılır. Adada günbatımını izleyecebileceğiniz en güzel noktalardan biri Kalpazankayadır. Adanın batı yönünde olan bu tepede bir restoran bulunmaktadır. Türkiye’deki ilk kalp paranın burada basıldığı söylenmektedir. 176 m yükseklikteki Bayrak Tepe, adanın güney kıyısından yükselen dik bir yamacın üstündedir. “Hristos Manastırı” bu tepede bulunmaktadır. Günümüzde iskelenin sol tarafında yan yana birçok balık lokantası bulunmaktadır. 1928’de kurulan Burgaz Adası Sanatoryumu, Türkiye’nin en eski sanatoryumlarından biridir.

İstanbul’daki Rumların nüfusunun azalmasıyla birlikte, adadaki Rumların sayısı da azalmıştır. Buna karşılık, adada İstanbullu Yahudilerin sayısı artmıştır ve adanın nüfusunun büyük bir oranını Türkler oluşturmaktadır. Adanın sol yamacındaki Avusturya Lisesi’ne ait binalarda ise Avusturyalı rahip ve rahibeler yaşamaktadır.

Burgaz’da 6 Ekim 2003 büyük bir orman yangını çıkmıştır. Şiddetli lodosla nedeniyle bu yangında önemli miktarda ağaç yanmıştır. Adalıların ve itfaiyenin havadan ve karadan yaptıkları söndürme çalışmaları sonucu, yangın ertesi gün söndürülmüştür. Yangından sadece on gün sonra 450 dönüm arazi üzerinde başlatılan orman yeşertme çalışmalarına İstanbul Orman Bölge Müdürlüğü, Adalar Belediyesi, sivil toplum örgütleri ve ada halkı katılmıştır. Çalışmalardan büyük ölçüde olumlu sonuç alınmıştır.

Kınalıada

Kınalıada, İstanbul’a en yakın adadır ve bu nedenle özellikle hafta sonları yerli ziyaretçiler tarafından sıklıkla tercih edilir. Ada, adı gibi kınalı toprakları ve taş ocakları ile bilinir. Plajları ve deniz kenarındaki restoranları ile ünlü olan Kınalıada, ayrıca sakin sokakları ve tarihi kiliseleri ile de keşfedilmeyi bekler.

Kınalıada (Yunanca: Πρωτη Proti “ilk” anlamına gelir, Ermenice: Գնալը կղզի Gnali kğzi) Marmara Denizi’nde Prens Adaları diye bilinen ada topluluğunun meskûn olanlarının içinde İstanbul’a en yakın ada.

Adalar ilçesinin beş mahallesinden biridir. Takımadanın dördüncü büyük üyesi olan Kınalıada üzerindeki tek muhtarlık olan Kınalıada mahallesinin sınırları, adanın sınırları ile aynıdır.

Marmara Denizi’ndeki dört büyük adadan en küçüğü olan Kınalıada, günümüzde bir yazlık yeri olarak kabul edilebilir. Adada yaz-kış yaşayan yerli bir halk olsa da, yazın gelenlerle birlikte ada nüfusu 3000 civarını bulur. Neredeyse her tarafından denize girmek oldukça kolay olduğu için Prens Adaları içerisinden en rahat denize girilecek ada olduğu söylenir ve bu sebepten dolayı çok sayıda insanı çeker.[kaynak belirtilmeli]

Tarihçe

Bizans döneminde ada sürgünlerinin çoğu buraya getirilmiştir. Bu sürgünlerin en önemlisi Romen Diyojen’dir. Eski adı Proti’dir.

En çıplak adalardan biridir, en az ağaç bu adada görülür ve adanın neredeyse tamamını yerleşim yerleri kaplar. İskeleye yaklaşırken tek tepeli konik bir ada izlenimi bırakıyorsa da adanın geri kalan 115 metrelik Çınar Tepesi ve Manastır Tepesi’nin batı etekleri, çok eski zamanlardan beri işletilen taşocağı nedeniyle oyulmuş durumda. Adı, demir ve bakır madenlerinin etkisiyle kızılımsı olan toprağının renginden gelir. Tarihi dokusu da çok fakirdir. Adada 1 cami, 2 kilise, 1 manastır bulunmaktadır. Adalar’daki tek Ermeni Kilisesi olan Surp Krikor Lusavoriç buradadır. Manastır Tepesi diye bilinen yerde de Rum Ortodoks Hıristos Manastırı vardır.

Sedef Adası

Sedef Adası, İstanbul’un en küçük adalarından biridir ve genellikle özel mülkiyet olduğu için daha az ziyaretçi çeker. Ancak, ada doğal güzellikleri ve bakir plajları ile dikkat çeker. Sessiz ve huzurlu bir kaçamak yapmak isteyenler için ideal bir destinasyondur.

Sedef Adası (Yunanca: Τερέβυνθος Terebinthos, Antikite’de Androvitha veya Andircuithos), İstanbul’da bulunan Adalar’ın yerleşime açık olan en küçük adası.

İdari bakımdan Büyükada Maden Mahallesi muhtarlığına bağlıdır. 1.300 x 1.100 metre büyüklüğündedir. Üzerindeki bitki örtüsü uzaktan bakıldığında sedefe benzetildiği için Sedefadası adı verilmiştir. Eskiden tavşanı bol olduğu için Tavşanadası adı da kullanılmıştır. Eski adı Terebinthos’tur. Adanın arka tarafından yerleşik olmayan Tavşan (Balıkçı) Adası ve Büyükada görünebilir.

Sedefadası da, diğer İstanbul adaları gibi Bizans döneminde sürgün yeri olarak kullanılmıştır. Adanın en önemli sürgünlerinden biri, miladi 857 yılında adaya gönderilen Patrik Ignatios’tur. Ignatios, 10 yıl adada çeşitli işkencelere maruz kalarak yaşadıktan sonra, 867 yılında yeniden patrik seçilmiştir.

Ada, 1850’de Tophane Müşiri Fethi Ahmet Paşa’nın mülkiyetine geçmiş, paşa adaya zeytin ağaçları dikmiş ve sebze yetiştirmiştir. Paşa’nın ölümü üzerine ada bakımsız kalmış, 1. Dünya Savaşı sırasında da adanın tüm ağaçları kesilmiştir. İstanbul’un işgali sırasında müttefiklerin eline geçen Yavuz Zırhlısı uzun süre buraya demirlemiştir.

Fethi Ahmet Paşa’nın torunları, adayı seçkin insanların yaşadığı bir yerleşim yeri yapmaya çalışmış, bu amaçla bir konut kooperatif kurmuş, binlerce ağaç diktirmiş ve villalar inşa ettirmişlerdir. Kooperatifleri inşa eden mimar Tarabya Oteli’nin mimarı Kadri Erdoğan’dır.

Yassıada ve Sivriada

Yassıada ve Sivriada, İstanbul’un en az bilinen adalarındandır. Tarih boyunca çeşitli amaçlarla kullanılan bu adalar, özellikle Yassıada’nın siyasi tarihi ile ünlüdür. Günümüzde ise bu adalar, dalış ve balıkçılık gibi aktiviteler için tercih edilir.

Demokrasi ve Özgürlükler Adası ya da önceki adıyla Yassıada veya Plati (Yunanca: Πλάτη Pláti), Marmara Denizi’nde İstanbul’a yakın küçük bir adadır. Biri sivri, diğeri yassı görünümlü olan, birbirine yakın iki metruk adadan yassı olanıdır. Eni 185, boyu 740 metre, yüzölçümü 18.3 hektar olan adanın arazisi düzdür, ancak sahilleri genellikle denize dik olarak iner. Sivriada’ya 0,9 deniz mili (1,66 km), Burgazada’ya 2,67 deniz mili (4,94 km) ve Kadıköy kıyısındaki Fenerbahçe Adası’na 6,27 deniz mili (11,6 km) uzaklıktadır. 27 Mayıs Darbesi döneminde burada gerçekleştirilen ve Demokrat Partililerin (DP) yargılandığı Yassıada Yargılamaları ile de tanınır. Darbenin izlerini silmek için adanın adı; 2013 yılında Kadir Topbaş’ın ikinci döneminde İBB Meclisi kararıyla Demokrasi ve Özgürlükler Adası olmuştur.

Tarihçe

Madrid Skilicis’ten bir minyatür, İoannis Orfanotrofos Konstantinos Dalassenos’u Yassıada’ya sürgüne gönderiyor.

Doğu Roma İmparatorluğu dönemi

Doğu Roma İmparatorluğu döneminde 4. yüzyıl’dan itibaren bir sürgün yeri olarak kullanılan Yassıada’ya, Bizans İmparatoru Theofilos (hükümdarlığı 829-842) Platea Manastırı diye bir manastır inşa ettirmiştir. 860’ta bu adada sürgün olarak kalan patrik İgnatios adanın tam ortasına bir kilise inşa Ettirmiştir. Daha sonraları bu kilisenin altındaki dehlizler zindan olarak kullanıldı. 12. yüzyıl’da Latinlerin ve 15. yüzyıl’da Rusların istilasına uğradı.

Osmanlı İmparatorluğu dönemi

İstanbul’un Fethi’nden sonra uzun süre adayla ilgilenen olmamıştır. 1859’da adayı satın alan Birleşik Krallık’ın İstanbul sefiri Sir Henry Bulwer, sahilde burçları olan kaleye benzer bir bina ile adanın ortasına enteresan bir mimari üslupta, şato büyüklüğünde bir köşk inşa ettirdi.

Bulwer 1837 yılında Birleşik Krallık’ın İstanbul Büyükelçiliği kâtipliğinde bulunurken önemli bir ticaret anlaşması imzalamıştır. St. Petersburg, Madrid, Washington D.C. ve Floransa’dan sonra tekrar Mayıs 1858’de İstanbul’a gönderilmiş ve 1865 yılı Ağustos ayına kadar Büyükelçi olarak kaldığı sırada, dört tarafı kayalık, ıssız yeri beğenerek Sultan Abdülmecit’in de onayını alarak Yassıada’yı satın almıştır.

Lüks eşyalar taşınarak burada küçük bir şato şeklinde, biri batı tarafında, biri ortada olmak üzere iki bina, limonluk inşa ettirir ve asma kütükleri diktirip bahçe kurdurur. Bahçıvanlardan üretimi sorarken, bir taraftan da misafirlerini karşılar. Bahar ve yaz ayları bitince, İngiliz elçisinde birden sıkıntı görülür. Bunun üzerine Londra’da Times gazetesine ilan vererek adayı satışa çıkarılır. Osmanlı Hükûmeti için bu hiç de uygun bir davranış değildi. Kendisine epeyce dil döküldükten sonra bu kararından vazgeçirilir.

Burada dikkate değer bir rivayet de şudur: inşaat yapılırken lahit içinde çok değerli mücevherler çıkar, bunun üzerine Osmanlı hükûmeti Bulwer’den adayı bir Türk’e satmasını ister. Bu kez arazi, bahçe, bağ ve binalar Mısır Hidiv’i İsmail Paşa’nın ilgisini çeker ve satın alır. Fakat o da, kısa bir süre sonra, bu şehirden uzak olan Yassıada’dan sıkılır. Tekrar birkaç bekçi ve martılardan oluşan ıssız günler başlar.

Türkiye Cumhuriyeti dönemi

Yassıada 1947’de Deniz Kuvvetleri tarafından satın alınmış, 1949’da inşaata başlanmış ve 1952’de eğitim hizmetlerine açılmıştır. Komutanlık kuzey iskele yanındaki, bugün de duran Bulwer’in şato tipi yuvarlak köşkünü muhafaza ederek, subay ve erler için yüksek katlı lojmanlar, spor sahası, tesisler, buz deposu, yemekhane, silahhane gibi birçok yeni bina yaptırdı. 27 Mayıs Darbesi’nden (1960) sonra burada kurulan mahkemelerde Demokrat Partililer yargılanmıştır. Mahkeme sonunda idam cezasına mahkûm edilen 15 sanıktan Adnan Menderes, Hasan Polatkan ve Fatin Rüştü Zorlu’nun cezaları İmralı Adası’nda infaz edildi. Davaya bakan hakim ve savcılar kaldıkları Heybeliada Panorama otelinden buraya gemi ile gelip gitmişlerdir. Yassıada Yargılamaları bittikten sonra, ada yeniden Deniz Kuvvetlerine teslim edilmiş ve buradaki eğitim faaliyetleri 1978’e kadar sürmüştür.

Deniz kuvvetleri de burayı boşalttıktan sonra adanın ıssız günleri tekrar başlamıştır. 1993’te İstanbul Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi için uygun bir çalışma yeri olarak görüldüğünden, enstitü buraya taşındı. Günde iki kez şehir hatları vapurları, hoca ve öğrencileri getirip götürmesine rağmen, uzaklık, gerekli ihtiyaçların karşılanmasını zorlaştırdığı için Fakülte 1995’te adayı terk etmiştir.

2013 yılında adanın ismi Demokrasi ve Özgürlükler Adası olarak değiştirildi.[3] 2015 ile 2018 yılları arasında gerçekleştirilen çalışmalarla adada 176 kişilik bir otel ve 600 kişilik Adnan Menderes Kongre Merkezi inşa edildi. Aynı çalışmalar sırasında Yassıada Yargılamaları’nın yapıldığı spor salonu restore edilerek 27 Mayıs Müzesi‘ne dönüştürüldü. Dört yıl süren inşaat çalışmaları, adadaki tarihî eserler ve yeşil dokuya zarar verildiği gerekçesiyle eleştirilere neden oldu.

Marmara Denizinin tek balık çiftliği burada bulunmaktadır. Gökkuşağı alabalığı (Oncorhynchus mykiss), 1–4 kg’lık Çelikbaş Alabalığı yetiştirilmektedir.

İstanbul’a yakın ve deniz trafiğinden uzak olduğu için hafta sonlarında şehirdeki dalış kulüpleri için eğitim alanı olarak kullanılmaktadır.

Kaşık Adası

Kaşık Adası, ismini kaşık şeklindeki görünümünden alır ve küçük bir özel adadır. Genellikle kiralama ve özel etkinlikler için tercih edilen ada, doğal güzellikleri ve sakin atmosferi ile dikkat çeker.

Kaşık Adası (Yunanca: Πίτα Píta), Marmara Denizi’nde Burgazada’nın hemen doğusunda yer alan özel mülkiyete ait küçük bir adadır.

Eski adı Pita olan ve sonraları “Pide Adası” olarak da anılmaya başlayan ada, kaşığa benzeyen görünümü nedeniyle daha çok Kaşık Adası olarak bilinir. 1950’li yıllarda Danon adındaki Musevi ailesinin sahip olduğu Kaşık Adası, günümüzde bir turizm şirketine satılmıştır, fakat şirketin adanın özelliklerine zarar verecek tesisler kurduğu gerekçesiyle, belediye inşaatı durdurmuştur.

Adada 2 küçük ev ve basit yapılı bir iskele bulunmaktadır.

Tavşan Adası

Tavşan Adası, İstanbul’un en küçük adasıdır ve tamamen doğal bir yapıya sahiptir. Ada, doğaseverler ve maceraperestler için mükemmel bir destinasyondur. Tavşanlar ve kuş türleri adanın doğal sakinleridir.

Başlığın diğer anlamları için Tavşan Adası (Aydın) sayfasına bakınız.

Tavşan Adası ya da Balıkçı Adası (Yunanca: Νέανδρος Neandros), Marmara Denizi’nde yer alan Prens adalarının bir üyesi. Büyükada’nın 2 km kadar güneyinde, eni boyu 90 m olan, ağaçsız, çıplak bir kara parçasıdır. Adada hem küçüklüğü hem de çoraklığı sebebiyle yerleşim yeri yoktur. Öteki Hayırsız Adalar gibi, ada tavşanı çok olduğu için halk bu adaya Tavşan Adası ismini takmıştır.

Tavşan Adası’nın Yunanca ismi Neandros’tur. Neandros’un kelime anlamı Yeni Andros’tur. Ege Denizi’deki Yunan adalarından biri olan Andros Adası’ndan göç edip Heybeliada’ya yerleşmiş olanlar, Heybeliada’da bir koloni oluşturmuşlardı (Hatta Heybeliada’da bugünkü Heybeli Mektebi Sokağı’nın bulunduğu yöreye Androslular Mahallesi denilirdi.). Androslular, Büyükada’nın arkasındaki bu küçük adaya kendi adalarının ismini anmak için Yeni Andros anlamına gelen Neandros demişlerdi. Bugün bu adaya Niandros hatta Yandros da denilmektedir. Haritalardaki resmî adı ise Balıkçı Adası’dır.

Tavşan Adası’nın elverişli bir plajı yoktur. Bizans zamanında taş ocağı olarak kullanılmıştır. Adada bir adet manastır harabesi görülebilir.

İstanbul’un adaları, her biri farklı özellikleri ve doğal güzellikleri ile ziyaretçilerini büyüler. Bu adalar, hem tarihi keşifler yapmak hem de doğa ile iç içe huzurlu vakit geçirmek için mükemmel yerlerdir. Her bir adanın kendine has özelliklerini keşfetmek için mutlaka ziyaret etmelisiniz.

Kaynak Wikipedia

Leave a comment

Close